– Sorunun Güneş’in tutarsızlığı olduğunu söylemiştiniz. Dünya Güneş’in çevresinde dönüyor. O halde Güneş merkezde olmalı. Ama Dünya’nın ona olan uzaklığı değişiyor. O yüzden merkezde değil de başka bir konumda olmalı. Bu, Güneş’in aynı anda iki farklı noktada olması demek!
Aspasius kafası oldukça karışık bir şekilde Hypatia’ya bunları söylüyordu. Hypatia tekrarladı:
– Evet, Güneş’in aynı anda iki farklı konumda olması… Bu mümkün olmadığına göre…
– Başka bir açıklaması olmalı!
– Başka bir açıklama, ama ne?
Hypatia odanın içinde gidip geliyor, bir yandan düşünüyordu. Aniden durdu, aklına gelen şeyle gözleri büyümüştü. Odanın köşesinden uzunca bir halatı alırken Aspasius’a seslendi: “İki tane meşale al Aspasius, sonra peşimden gel!”. Aspasius Hypatia’nın aklında önemli bir fikir varken soru sormaması gerektiğini biliyordu. Hızlı adımlarla elbisesini uçuşturarak ilerleyen Hypatia’nın peşinden avluya çıktı. Bir yandan elinde iki meşaleyle koşmanın ne kadar zor olduğunu düşünse de yapacak bir şeyi yoktu bu durumda.
– Güzel, Aspasius, şimdi meşalelerin birini şuraya dik!
Aspasius meşalelerden birini avludaki kum havuzunun köşesine dikti. Hypatia bu sırada diğer meşaleyi koyacağı yeri gösteriyordu: ilk konan meşaleye simetrik olacak şekilde, kum havuzunun diğer köşesine. Bu sırada kendisi de elindeki halatın bir ucunu ilk meşaleye bağlamaya başlamıştı. Diğer ucunu da Aspasius bağladı.
Hypatia duvara dayalı uzun bir çubuğu aldı. “Bunu Dünya olarak düşün…” dedi Aspasius’a, “… bu iki meşale de Güneş’in yazın ve kışın bulunduğu konumları gösteriyor, anladın mı?”. Aspasius kafasını evet anlamında sallıyor ve devamında ne geleceğini merak ediyordu. “Bu iki farklı konum, iki farklı merkezle, aynı dairede bir arada olsaydı ne olurdu?” diye sordu Hypatia. Aspasius bunun imkansız olduğunu düşünüyordu, ama Hypatia anlattığı şeyden çok emin bir şekilde devam ediyordu: “Daire hakkında bildiğimiz şey ne? Üzerindeki herhangi bir noktanın merkeze uzaklığının sabit olduğu. Peki ya ben bu merkezi iki merkeze bölsem ve bu merkezlerin her birinin, çevre üzerindeki herhangi bir noktaya uzaklığı sabit olmalı desem? Ortaya nasıl bir şekil çıkardı?”
Aspasius’un kafası iyice karışmıştı.
– İzle, dedi Hypatia. Elindeki “Dünya” çubuğunu iki meşaleye bağlı halatın ucuna takıp halatı gerilebileceği kadar gerdi. Böylece çubuğun iki meşaleye olan toplam uzaklığını halatın uzunluğuna eşitlemişti. Çubuğu oynatmaya başladı, halatın bir tarafı kısalırken diğer tarafı uzuyordu. Hypatia iki meşalenin etrafında bir turu tamamladığında sevinçle bağırdı:
– Bir elips! İki merkezinden birinde Güneş olan bir elips! Dünya’nın yörüngesi, merkezlerinden birinde Güneş olan bir elips!
M.S. 370-415 yılları arasında yaşamış olan Yunan matematikçi, astronom ve filozof Hypatia Dünya’nın yörüngesinin bir elips şeklinde olduğunu bu şekilde ileri sürmüştü. Günümüzde gerçekliği kanıtlanmış bu bilginin çoğunluk tarafından kabul edilip Keplersel yörünge ile açıklanmasına henüz bin yıldan fazla bir zaman vardı.
Bir başka matematikçi ve astronom olan İskenderiyeli Theon’un kızı olan Hypatia, tarihin bilinen ilk kadın matematikçisiydi. Bu, doğayı ve onun kuramlarını bu ve benzeri deneylerle ilk açıklayışı da değildi. Atina’da aldığı eğitimin ardından İskenderiye’ye dönmüş ve burada bir okul kurmuştu. Bu okulunun en büyük özelliği ise her bir köşesinin “derslik” olarak kullanılabilir olmasıydı. Hypatia o an kurguladığı basit deneye göre öğrencilerini bahçenin bir köşesine, bir duvar gibine götürür ve açıklardı.
Hypatia İskenderiye’deki okulunda Platon ve Aristo’nun kuramları üzerine dersler verdi. Öklid ve Apollonius’un konikleri üzerine kitap yazdı, aritmetik üzerine bilgilerini ve yorumlarını tam 13 ciltlik bir eserde topladı. Matematik ve geometri üzerine bütün bu eserlerinin yanında Astronomi Kanunları adlı bir astronomi kitabı da yazdı. Ancak bu eserleri, Hypatia öldürüldükten sonra kendisi gibi eserleri de vahşice yok edildiği için günümüze ulaşamadı.
Hypatia bir Hristiyan değildi ve yaşadığı dönemde bu onun sonunu hazırlayabilecek bir durumdu, öyle de oldu. İskenderiye’nin genç rahibi Cyril, Hypatia’nın kazandığı bu saygınlığı kıskandı. Halk arasında Hypatia’nın kara büyülerle uğraştığı, putperest olduğu yönünde dedikodular yaydı. Bu dedikodular kısa sürede halkı galeyana getirmeye yetti. Bir gün Hypatia İskenderiye sokaklarında kalabalık bir grubun lincine uğradı. Kalabalık onu sokaklarda sürükleyerek kiliseye götürdü, onu öldürdükten sonra bütün eserlerini de yaktı.
Voltaire, yüzyıllar sonra bir yazısında bu olaydan “papaz tıraşlı köpeklerin işlediği hayvanca bir cinayet” şeklinde bahsedecekti.
Hypatia, yaşadığı dönemin çok ilerisinde, hayatını bilime adamış ve pek çok insana yol göstermiş, önemli kuramları ortaya koymuş bir bilim insanıydı. Bir kadının Hypatia’nın kazandığı saygınlığı ve hakkıyla geldiği konumu kabullenemeyen karanlık düşünce, Hypatia’nın ve eserlerinin sonunu getirdi. Ancak yine de bize, yıllar sonra bilim için yol gösteren şu sözleri miras bırakmayı başardı İskenderiyeli Hypatia:
“Düşünme hakkınızı saklı tutun, yanlış düşünmek bile hiç düşünmemekten iyidir.”