Adı Değiştirilerek Demirci Osman Sokağı Yapılmıştır

Biz kimiz? Ötekiler kim?

Bu soruların cevapları sanıldığı kadar kolay değil. Ya da bir başka bakış açısıyla, eğer noktaları doğru birleştiriyorsanız oldukça kolay bir cevabı var. Şimdi size uzun uzun bu soruların hikayesini anlatmadan önce, kendi cevabımı vereyim. “Öteki”, “biz” kavramını güçlendirmek için iktidarların ateşe attığı bir avuç insandan ibarettir.

Demirci Oskiyan Sokağı’ndan* köşeyi dönüyordum. Evimiz bu sokaktaydı. Sonradan ne evimiz kalacaktı ne bu sokak. Ama şimdilik, yurt dışından yeni gelmiş Mabel çikolatalarıyla köşedeki bakkalımız bile oradaydı. Bakkala iki Mabel almaya girip, Mabellerin yanında babama bolca selam ile çıktım. Adis Mabel’i çok severdi. Böylece işten eve geç dönmemi affettirebilirdim ona.

İçeri girdiğimde Adis köşedeki divanın üstünde bağdaş kurmuş oturuyordu. Kafası ellerinin arasında. İçeri girmemle çok ilgilenmemiş gözükmek için başını tavana çevirmişti. Sessizliğe bakılırsa henüz babam gelmemişti. Üzerimdekileri dökünüp iki Mabel’i teker teker avuçlarıma sakladım, Adis’in yanına girdim.

-Hadi, hangi elimde bul bakalım!

Sol elimi gösterdi hiçbir şey söylemeden. Çok sevdiği bu oyun onu neşelendirmemişti. Bir şeyler olduğu belliydi ya, benimle ilgili sandım. Adis’in sorusu ise olayın çok daha ciddi olduğunu suratıma çarptı:

-Abla, biz buralı değil miyiz?

Sokakta arkadaşlarıyla oynuyormuş Adis onları gördüğünde. Bir kamyonetin kasasında birçok adam ve çocuk diye anlatıyor. Adis ve arkadaşlarını görünce ellerini boğazlarına götürüp bıçakla kesme hareketi yapmışlar. Sonra içlerinden biri bağırmış “Ait olduğunuz yere gideceksiniz!”. Samatya o yıllarda küçücük yer, herkes birbirini tanıyor. Kim Türk, kim “oraya ait değil”, herkes biliyor.

Tarihini asla unutmam bu olayın: 6 Eylül 1955. Amcamın bir panik halinde eve gelişi, babamdan haber alıp alamadığımızı soruşu… Henüz gelmedi deyince gösterdi bana elindeki gazeteyi. Gazetenin adı İstanbul Ekspres. Menderes hükumetine yakın gazetelerden. “Atamızın evi bombalandı.” diyor. Türkler arasında Rumlara karşı yükselen sesler var zaten Kıbrıs meselesinden. O gece, bu haber bir kıvılcım oluyor adeta. Babam, bir daha hiç eve gelmiyor.

Sonradan öğrendik, bu haberin galeyanı ile önce Rumların dükkanına saldırmışlar. İlk saldırı Şişli’deki Haylayf Pastanesi’ne olmuş. Tabi sonra işler çığrından çıkınca Ermeniler ve Yahudiler de hedefler arasına girmiş. Kumkapı, Yedikule, Beyoğlu… Gayrimüslimlerin yoğun yaşadıkları nere varsa yağmalamışlar. Bizim buraya da uğradılar tabi, Samatya’ya. Türk bir komşumuz evinde sakladı bizi. Evimizin kapısının kırılışını, içeriden değerli eşya ne varsa yangından mal kaçırılır gibi çıkarılışını komşumuzun camından izledik Adis’le. Hatta yanlışlıkla bizim köşedeki bakkalı yaktıklarını bile gördük. Camında Mabel tabelası var diye gayrimüslim sandılar bakkalı. Ne aptallık! Türk dükkanlarını yağmalamaları değil sadece, aynı sokakta doğup büyüdüğün insan, nasıl öteki olur? Burada bir yanlışlık yok mu?

O gece kaç kişi ölmüş bilinmiyor. 13 diyen de var, 30 da. Şehrin her yerinde dükkanlar yağmalanmış, bir bunu biliyoruz. Bir de yıllar sonra ortaya çıkan emekli bir askerin, bütün bu olayların, gazetede çıkan haber dahil, kurgu olduğunu itiraf edişini.

Katil sürüsünün bizim mahalleden öcünü alıp gittiğinden emin olunca çıkabildik dışarı. Adis’i komşuya emanet edip amcamla babamın İstiklal’deki manifaturacısına gittik. O güzelim caddede dizlerinize kadar yağma eşyasına batmadan yürüyemiyordunuz. Camları kırık olmayan dükkan yoktu neredeyse. Bizim dükkan dahil… Önden amcam girdi. Biraz sonra seslendi bana gelme diye. Giremedim.

Babamın dükkanının önünde ipek kumaşlar paramparça yere serilmişti. İpek kumaşlar parıl parıl parlıyordu. Tıpkı Almanya’da, 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan gece, Kristal Gece denilen o gece yerlere serilen camların parladığı gibi. O gece Goebbels, Paris’te bir Alman subayının Yahudi bir genç tarafından öldürüldüğü haberini propaganda olarak kullanarak onlarca Yahudi’nin ölümüne, birçoğunun ekmek kapısının yerle bir edilmesine sebep olmuştu. Kristal Gece… Babamdan kalan ipek kumaşların parlaklığı yüzüme vururken bunu düşündüm.

Şimdi tekrar sormama gerek var mı bilmiyorum biz kimiz, öteki kim diye. Öteki, iktidarın kendi gücünü pekiştirmek için vazgeçebileceği herhangi bir insan kümesinden başka bir şey değil çünkü.

*Sonradan adı değiştirilerek Demirci Osman Sokağı yapılmıştır.

Paylaş:
Default image
Tayfun Tatar
ETH Zürich - Mikro ve Nano Sistemler M.Sc