“The Lighthouse” ve Üçgen Arzu Üzerine

Amerikalı yönetmen Robert Eggers’in 2015 yapımı The Witch’ten sonra çektiği ikinci uzun metrajı The Lighthouse, çekim ölçeğinden kompozisyonlara kadar sinemanın araçlarını ustaca kullanarak karanlık bir hikayeyi seyirciyle buluşturan görkemli bir anlatı. Bu anlatının kahramanları Thomas ve Ephraim ıssız ve küçük bir adada yer alan deniz fenerine bekçilik ediyorlar. Thomas, Ephraim’e göre yaşça büyük, tecrübeli bir bekçi ve aynı zamanda eski bir denizci. Ephraim ise genç ve bilgisiz bir çaylak olarak Thomas’ın verdiği angarya işleri yapıyor. Orada bulunuşlarının esas gerekçesi olan deniz feneri ise tecrübeli Thomas’ın sorumluluğunda. Genç Ephraim’in bu deniz fenerinin ışığını görmesi yasak. Çünkü Thomas tarafından bu deniz feneri kutsallaştırılmış ve bir iktidar alanına dönüştürülmüş durumda.

İki bekçinin bakımını üstlendiği bu deniz feneri aynı zamanda iki erkeğin sıkışıp kaldığı bir fallusu temsil ediyor. Bu okuma, “zorlama” diye tabir edebileceğimiz türden bir okuma sayılmaz. Bilhassa filmin yönetmeni bir röportajında “İki erkek bir fallusa sıkışıp kaldığında çok iyi şeyler olmaz” diyerek, filmde yansıtmaya çalıştığı bu simgesel anlatımı filmin konusu olarak özetliyor.

The Lighthouse, aynı zamanda birçok mitolojik referansa sahip. Filmde aşikar olarak karşımıza çıkan bu referanslar kahramanların eylemleri ve durumlar aracılığıyla Sirenlerden (ya da Seirenler) Kibele’ye, Kibele’den Afrodite, Afrodit’ten Prometheus’a kadar birçok mitolojik kahraman ve olguya işaret ediyor. Bu yüzdendir ki filmle ilgili en geniş kapsamlı okumalar mitolojik çerçevede gerçekleştirilebilir diyebiliriz. Evet, bu kabul edilebilir bir gerçek fakat filmde Thomas-Deniz Feneri-Ephraim arasında kurulan doğal üçgen, ister istemez aklıma Fransız edebiyat teorisyeni ve antropolog René Girard’ın “mimetik arzu” teorisini getirdi.

 

Image for post

Girard’ın “mimetik arzu” şablonu

Girard, Romantik Yalan ve Romansal Hakikat: Edebi Yapıda Ben ve Öteki isimli kitabında açıkladığı ve edebi eserlerle örneklendirdiği bu teoriyle, arzunun yapısının “arzulayan özne” ve “arzulanan nesne” arasındaki düz bir çizgiden ibaret olamayacağını savunur. Yazara göre arzularımızın kaynağı ötekilerdir ve bu ötekiler (üçüncü kişiler) öznenin arzusunu dolayımlayan kişidir. Girard özne ve nesne arasındaki düz çizginin üzerine dolayımlayıcıyı da ekleyip üçgeni tamamlar. Girard’a göre romantik yapıtlar arzunun taklitçi yapısını gizlerken, romansal yapıtlar ise bunu açığa çıkarır. Yine Girard’a göre bir kahraman arzuladığı nesneyi kendi iradesinin dışında, dolayımlayıcının etkisiyle arzular. Bu konuda yazarın verdiği ilk örnek Don Kişot olacaktır. Don Kişot, okuduğu şovalye kitaplarındaki kahramanların arzularıyla hareket eder ve onların arzularının taklitçisi olarak yola çıkar. The Lighthouse romansal atmosferi ve roman kahramanlarından farksız iç dünyalara sahip karakterleriyle mimetik arzuyu araştırabileceğimiz filmlerden biri olabilir.

***

Ephraim, Thomas’ın arzularını taklit ederek deniz fenerini bir arzu nesnesi (Arzulanan Nesne) haline getirecektir. Bu durumda Ephraim Arzulayan Özne’dir. Ephraim’in deniz fenerine duyduğu arzunun dolayımlayıcısı ise ondan daha tecrübeli olan ve ondan daha önce deniz fenerine arzu duymaya başlayan Thomas’tır. Thomas’ın güçlü ve toksit maskülenliğin temsili olan baskın karakterinin de etkisiyle bir içsel dolayım krizi ortaya çıkar. Ephraim ve Thomas’ın arzu nesnelerine giden yolda çakışan arzuları, bir düşmanlığa sebebiyet verir. Böylece arzu nesnesinin arzusu da iyice kışkırtılmış olur. Girard tarafından “içsel dolayım” olarak adlandırılan bu durum felaket sonuçlara yol açabilir. Keza filmin sonunda da kahramanlarımızın mitolojik bir yansılamayla -dolaylı ya da dolaysız- korkunç bir şekilde sonla tanışmalarına tanıklık ediyoruz.

***

Girard’ın 1961 yılında basılan ve ülkemizde 2001 yılında Türkçeye çevrilerek yayımlanan Romantik Yalan ve Romansal Hakikat: Edebi Yapıda Ben ve Öteki isimli kitabı, edebiyat dünyasında oldukça büyük bir yankı uyandırmış ve tartışmalara yol açmıştır. Kitap aynı zamanda edebiyat teorisyenlerine de yol göstermiş, birçok klasiğin yeniden -bu teori ışığında- yorumlanmasına sebebiyet vermiştir. The Lighthouse, izlediğim günden beri aklımda bu teoriyle birlikte dönüp duran bir film.

***

Yolda kucaklaştıklarım, kucaklaşacaklarım:

A. Erdem Şenocak, Girard’ın Roman Kuramı Işığında Bir Oğuz Atay Uyarlaması: “Tehlikeli Oyunlar”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2011.

Celil Civan, Bizim Büyük Çocukluğumuz, Hayal Perdesi, Mayıs-Haziran 2011, İstanbul.

Tuğba Sivri, Romansal Hakikatin Peşinde: Karamazov Kardeşler’de Mimetik Arzunun Eril Yönünün Ortaya Çıkışı, Edebi Eleştiri Dergisi, Cilt 2, Sayı: 1, 2008.

Dilara Bostan, Başkalarının Aşkı: Hangi Kadın Filminde Mimetik Arzu, Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, Sayı: 34, 2019.

Özlem Zeytin, Arzunun Evrimi: René Girard, Düşünbil Web Sitesi.

René Girard, Romantik Yalan ve Romansal Hakikat: Edebi Yapıda Ben ve Öteki, Çev: Arzu Etensel, Metis Yayınları, İstanbul, 2013.

Paylaş:
Default image
Emre Yüksel
2015 DTCF - Halkbilim, 2019 DEÜ GSF - Sahne Sanatları Bölümü